Bülent
ÇOBAN
Şehit Düştüğü Tarih: 7 Nisan 2001
Şehit Düştüğü Yer: Kandıra F Tipi
Doğduğu Tarih: 18 Temmuz 1974
Doğduğu Yer: İstanbul, Kartal (Aslen Dersimli)
F
Tipi hapishanelere ve tecrite
karşı sürdürülen büyük direnişte, bir ölüm orucu savaşçısı olarak yer aldı ve
19 Aralık katliam operasyonunun ardından götürüldüğü Kandıra F Tipi Hapishanesi'nde
şehit düştü.
Bülent
ÇOBAN, Yoksul halkın savaşçısı; Berdan’ların
bayrağının taşıyıcısı.
Yoldaşımız,
18 Temmuz 1974’de Kartal'da doğdu. (Ailesi aslen Dersim’liydi. 38 isyanından sonra Erzincan'a göç etmek
durumunda kalmışlardı.) Yoksulluk ve zulüm, onları da İstanbul’un
gecekondularına sürmüştü.
12
Eylül geldiğinde henüz küçüktü, ama yine de baskılardan çeşitli biçimlerde
nasibini aldı. Ortaokul son sınıftayken okulu bırakmak zorunda kaldı. O ve
babası fabrikalarda çalışıyor, annesi ev işlerine temizliğe gidiyordu.
1990’da
dışarıdan ortaokul bitirme sınavlarını verip Faruk Nafiz Çamlıbel lisesinde
okumaya başladı. Devrimci mücadeleyle tanışması da bu yıllarda oldu. Aslında
başka bir liseye gitmek istemiş, ama ekonomik durumları yeterli olmadığı için
oraya alınmamıştı. Yoksul-zengin ayrımı hayatının her alanında karşısına
çıkıyordu.
Onu
devrimcilikle tanıştıran ilk kitapları bu dönemde okudu. Devrimcilerin olduğu
çeşitli kurumlara gidip gelmeye başladı. 1 Mayıs gibi çeşitli gösterileri gidip
geliyordu, okulunda da faşistler ağırlıklıydı. Faşistlere karşı tavır alış içinde,
liseli devrimci gençlik mücadelesine katıldı. Ancak bu döneminde de henüz
örgütsüzdü. Ancak bu mücadeleler, yaşadığı koşullar,
ve Sivas katliamı, giderek onu örgütlü mücadeleye yönlendirecektir. Kendi
ifadesiyle “İradi örgütlenmemdeki önemli faktörlerden biri okuldaki faşistlere
karşı verdiğimiz mücadele ve Sivas katliamının etkisidir.”
Parti-Cephe’yle
1994’te tanıştı.
Örgütlü
ilişkilere girdikten sonra Şişli liseli örgütlenmesi içinde yeraldı.
1995
Nisan’ında Bayrampaşa hapishanesine görüşe gittiğinde gözaltına alındı. Bu,
işkencecilerle ilk doğrudan karşılaşması oldu.
Bülent
o dönem gündemde ne varsa, o konuda yapılan eylemlere katılmaya çalışıyordu.
Ayşenur Şimşek’in kaçırılıp katledilmesine karşı kampanyada, Gazi ayaklanması
sırasında pankartlar astı, gösterilere katıldı, yazılamalar yaptı.
Mücadele
ettikçe öğreniyor, yapılması gerekenlerin yanında, yapılanların yetersiz
kaldığını görüyordu. Yine kendi ifadesiyle “Tercihimin
netleşmesi Sibel Yalçın'ın direnişi ile oldu. Birçok kişi de olduğu gibi Sibel'in
direnişi de beni derinden sarsmıştı.”
Kısa
süre sonra evinden ayrılarak, kendini tümüyle mücadeleye adamaya karar verdi. Nurtepe-Gültepe bölgesinde
faaliyet yürütmeye başladı. Oradaki sorumlusu, ölüm orucu direnişinde birlikte
ölümsüzleşecekleri Aşur Korkmaz’dı.
Bir
süre sonra, Pendik bölgesinde çalışmaya başladı.
1996
ölüm orucu döneminde dışarıdaydı. Ölüm orucunu desteklemek için açlık grevleri
örgütlüyor, polisin yoğun baskıları altında zaman zaman
ev, para imkanları kalmamasına rağmen, o coşkusundan,
kararlılığından hiç bir şey kaybetmeden mücadeleyi sürdürüyordu.
Susurluk
sürecinde bölgedeki çeşitli operasyonlar nedeniyle beklemedeydi. Ama o yerinde duramıyordu.
Karanlık eylemlerini kimi yerlerde bizzat örgütlüyordu.
1997’de
tutsak düştü. O andan itibaren, hapishanedeki tüm direnişlerin içinde o da
vardı. 2000 ölüm orucu gündeme geldiğinde, o da ölüm orucu gönüllülerinden
biriydi. Ölüm orucu gönüllüsü olarak partiye yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Biz bu
gücü, şehitlerimize, halkımıza, vatanımıza, önderimize ve Parti-Cephemizin
ideolojisine bağlılığımızdan alıyoruz.
Böylesi
tarihsel bir direniş içinde yer almak gurur vericidir. Bu savaşın en ön safında
yer alıp bedenleriyle düşmanın beyninde patlayacak olan Ölüm Orucu Direnişçisi
olmak benim için en büyük mutluluk ve onurdur. Şayet bu direnişçilerin arasında
olmaya layık görülürsem, Parti-Cephemizin bu güvenine layık olacağım.
Berdanlar'a, İdiller'e,
Müjdatlar'a, İlginçler'e, Yemolar'a layık olacağım.”
Cephemiz,
yüzlerce direnişçi gibi Bülent’e de güvendi. O bu güvene layık olduğunu, bu eşsiz
direnişin içinde, işkenceleri, katliamları, tabutlukları altederek,
bu olağanüstü kahramanlığın ölümsüz bir parçası olarak gösterdi.
O,
bu büyük direnişte, ölüm orucu direnişçisi olmanın mutluluğunu, onurunu,
gururunu layıkıyla taşıdı. Şehitlerimizin bayrağını layıkıyla taşıdı.
Bülent’lerin
bayrağını binlerce Cepheli yere düşürmeden taşımaya devam edecek.
(Yukarıdaki
özgeçmiş, DHKC Basın Bürosu'nun 8 Nisan 2001 tarihli, 169 No'lu
açıklamasında yayınlanmıştır.)
Bülent
Çoban'ın Gönüllülük Yazısı:
Partime
Merhaba,
Bir
kez daha devlet, devrimci tutsaklara teslimiyeti dayatıyor. Bu kez saldırının
adı F Tipi Hücre hapishaneler. Şunu daha baştan söyleyeyim ki devlet daha
baştan kaybedeceği bir savaşın içine giriyor. Devrimci tutsaklar ‘84’te, ‘96’da
olduğu gibi bugünde tüm dünyaya “Devrimci Tutsaklar Teslim alınamaz” şiarını
haykıracaklar.
Biz
bu gücü Ölüm Orucu’nu Parti-Cephe geleneğine dönüştüren şehitlerimizden
alıyoruz.
Biz
bu gücü, şehitlerimize, halkımıza, vatanımıza, önderimize ve Parti-Cephemizin ideolojisine
bağlılığımızdan alıyoruz.
Böylesi
tarihsel bir direniş içinde yer almak gurur vericidir. Bu savaşın ne ön safında
yer alıp bedenleriyle düşmanın beyninde patlayacak olan Ölüm Orucu Direnişçisi
olmak benim için en büyük mutluluk ve onurdur. Şayet bu direnişçilerin arasında
olmaya layık görülürsem, Parti-Cephemizin bu güvenine layık olacağım.
Berdanlar’a, İdiller’e,
Müjdatlar’a, İlginçler’e, Yemolar’a layık olacağım.
Devrimci Selamlarımla.
Bülent Çoban
07.08.2000
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Bülent Çoban’ı
Anlatıyor: